Sulutas İç Anadolu Bölgesinde Konya’ya 13 km uzaklıkta,1400 m rakımda Konya’nın batısında bir yerleşim birimidir.Sulutas dağlık bir arazide kurulu olduğundan çevresi irili ufaklı birçok dağ ve tepeler tarafından çevrilmiştir. Bunlardan Sulutas’a en yakın ikisi Gevenli dağı (Gevele) (1851 m), Takkeli dağ (1625 m) yüksekliğe sahiptirBulunduğu bölge olarak karasal iklime sahip olmasına rağmen etrafının dağlarla çevrili olması iklimin Sulutas’ta bir yayla iklimi halinde kendisini göstermektedir. Bu sebeple çevreye göre kışın daha fazla kar yağışı olmakta ve yazları daha serin geçmektedir.

Sulutas’ın iklimiyle ilgili olarak, Selçuk Üniversitesi’nde Görev yapan Prof. Dr. Ömer ÜRE Sulutas’ı gezdikten sonra şu şekilde hissiyatını belirtmiştir.
‘’Konya sıcağından kurtulmanın en kestirme yolu Sulutas yaylasına çıkmak. Meram’dan 10 km uzakta ve sadece 15 dakika tırmanma sonrası Konya’dan 400-500 metre yukarıdasınız. Gedavet rüzgârı burada soluklanıp Konya’nın neresine eseceğine burada karar veriyor. Şifali olduğu iddia edilen iki kaynaktan biri Takkeli dağ üzerinde, diğer Karasögüt ya da Karakavak mevkiinde bulunuyor. Güneşin etkisi esinti ile hissedilmeyebilir. Sağlığınız için geniş kenarlı şapka kullanmalısınız. Bindörtyüzelli metre yükseklikte yaklaşık iki yüze yakın bağ ve bahçe, yetmişe yakın dağ evi Konya’nın fark edemediğimiz gürültüsünden kaçıp huzur için sığınılacak bir arka bahçe fırsatı sunuyor.
Gidip gezmeden, yürüyüp soluklanmadan kolayca anlayamayacağınız bir ekodeğer Sulutas. Sulutas’lıyı ve misafirperverliğini tanıyınca Takkeliye yönelmek bir alışkanlık olacak.”
SULUTAS KÖYÜ’NÜN TARİHİ
Sulutas Köyü yerleşim bölgesinde, bu güne kadar sistematik bir arkeoloji taraması yapılamamış tarihiyle ilgili bilgiler kaynaklarda yer almamıştır.
Köyün büyükleri tarafından Önceleri Sulutas’ın Sille’nin yaylası olduğu daha sonra Sille’den yaylaya çıkan halkın burada devamlı yerleşmesiyle köyde daimi yerleşmenin oluştuğu anlatılmaktadır.
Köyün ilk yerleşim yeri olarak büyükler tarafından eski köy yeri olarak adlandırılan ve yerleşim yeri kalıntılarının da bulunduğu köyün güneydoğusunda yer alan bölge belirtilmektedir

Sulutas’ın doğusunda bulunan Takkeli Dağı Konya tarihi bakımından önemli bir yerdir.Şöyle ki Hasan Bahar, “Takkeli Dağ (Kevele Kalesi) ve Konya Tarihi Bakımından önemi”adlı makalesinde ;
‘‘Konya’nın Selçuklu Türkleri eliyle fethi tarihimizin şanlı bir fetih destanıyla başlar. Şöyle ki: Konya’nın kuzey-batısındaki Takkeli Dağ’ın sivri tepeleri üzerinde, kartal yuvasına benzer sarp bir kal’a vardı. Gevale Kal’ası diyorlardı. Konya, Takkeli Dag’ın eteklerindeki düzlükte kurulmuş açık bir sehirdi. Savunması yoktu.. Bir savaş oldu mu, asker Gevale’ye çıkar, düsmanı orada beklerdi . Onun için Gevale’ye “Konya’nın kilidi” derlerdi. Gevale’yi fetheden, Konya’yı fethederdi.
Malazgirt’ten sonra, Anadolu’ya kol kol yayılan Oğuz akıncılarının başı Kutalmışoğlu Mansur ve Süleyman Sah, Anadolu’da şehirler fethediyor, Anadolu’yu sür’atle Türkleştiriyorlardı. Bir gün, Süleyman Şah’ın yolu Konya’ya düştü, atının dizginlerini Gevale Kal’ası önüne çekti. Süleyman Sah, Gevale’nin öyle kolay kolay, savaşla alınamayacağını anladı. Değil kal’ayı kuşatmak, yamaçlarına dahi yaklaşmak kolay olmuyordu. Kal’anın Bizanslı komutanı Romanüs Makri, güçlü bir savunma kurmuştu. Yaklaşanları ok ve yağmuruna tutuyordu. Süleyman Sah, umudunu kırmadı. Çareler aradı. Önce bir, iki esir yakalayarak Gevale’nin gücünü öğrendi. Kal’anın şehirle bağlantısı kesikti. Kal’adaki yiyecek ve içecek, içerdekilere ancak üç ay yetebilirdi. Gevale halkıyla açıkça konuşmayı uygun buldu. Bir elçi göndererek dedi ki:
-Biz Diyâr-i Rûm’da şehirler fethederek buraya kadar geldik . Burada da durmayacak, daha ötelere gideceğiz. Boşuna kan dökmek istemiyoruz. Yiyecek ve içeceğiniz size ancak üç ay yetebilir. Bizse burada üç ay değil, altı ay da bekler, ama kal’anızı er geç teslim alırız. Siz de aç, susuz kırılır, gidersiniz. Kozumuzu mertçe paylaşalım. Eğer komutanınız kendine güveniyorsa , kal’ada titreyip duracağına meydana çıksın.. Başa baş dövüşelim. Ben yenilirsem , askerlerim çekilip gider, siz de rahat edersiniz. O yenilirse kal’ayı teslim ediniz. Buyruğumuzu tanıyınız. Elçi bu haberi Kal’aya ilettiği zaman ortalık birdenbire karıştı . Türkler, mertçe meydan okuyor , çoluk-çocuk , genç-ihtiyar kani dökülmesini istemiyordu. Kal’a komutanı Romanüs Makri, teklifi reddetmeyi onuruna yediremedi . Kabul ettiğini söyledi.
Ertesi gün, halkın gözü önünde iki komutan savaşacaktı. Günesin birkaç mızrak boyu yükseldiği sırada Gevale’nin demir kapısı açıldı. Çelik zırhlara bürünmüş bir atlı, tepeden aşağı süzülüp geliyordu .Süleyman Sah da atına binmiş , onu bekliyordu. Yamacın aşağısındaki düzlükte iki atlı birbirine saldırdı. Yaman vuruşuyorlardı. Bazı kez toz dumandan görünmüyorlar, sadece çeliklerin çiğ sesleri duyuluyordu. Derken atlılardan biri yere kapaklandı. Öteki de atından inerek yerdekinin üzerine atıldı. Kılıç şakırtıları , gürz , mızrak gürültüleri yine birbirine karıştı. Bizanslılar heyecandan çığlıklar atıyor, Türkler Allah’a dua ediyorlardı. Az sonra toz duman içinden zırhları parça parça bir adam göründü. Türklere doğru ilerliyordu . Bu Süleyman Şah’tı. Birden “Yasa. Varol yigit Şahım!” sesleri gökleri tutmuştu. Bizanslı komutan yerde yatıyordu. Selçuklu ordusu Gevale’ye böyle girdi. Kilit, Türk kılıcıyla açılmış, Konya’nın fethi tamamlanmıştı.Süleyman Sah, Konya’yı karargâh yaparak, fetihlerini İznik’e kadar uzattı. Bir süre sonra da istiklâlini ilân ederek, Konya’yı Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti yaptı.”
Demekte ve bölgenin Konya’ Tarihi açısından öneminden Bahsetmektedir.Sulutas 1970 ‘li yıllara kadar 100 ile 200 arası hane halkının yaşadığı bir köy durumundayken köyden 1970 Yıllardan sonra Konya’ya göç başlamış hane sayısında büyük oranda azalma olmuştur .

1 yorum:
Konyaya yakın oluşu ve insanlarîn kūçūkte olsa bir bahçe yapalım deyip yoģunlaşmıstır saymakla bitmeyen gūzelliģiylen tabiatı sevenler içinde iyi bir yerdir
Yorum Gönder